Diyarbakır’da, 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nden Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan, 43 yaşındaki Niğdeli özel harekât polisi Ali Dündar, malulen emekli olduktan sonra Diyarbakır’a yerleşti.
Aktif siyasete atılan Dündar, aynı zamanda partisinin merkez ilçe başkanlığı görevini de yürütüyordu.
Bağlar İlçesi 5 Nisan Mahallesi Konur Sokak’taki Onur Apartmanı’nın 4’üncü katında eşi ve 3 kızıyla yaşayan Dündar, oturduğu binanın altındaki mescitte, küçük çocukların özellikle akşam namazından sonra topluca buraya getirildiğini gördü.
TETİKÇİLERİ MESCİTTEN KOVDU, POLİSİ ARADI
Ali Dündar, Hizbullah terör örgütü mensuplarının o dönem cami ve mescitlerde yürüttüğü yoğun propaganda ve örgütsel faaliyetlerini de bildiği için Hizbullahçılarla tartıştı.
Küçük yaştaki çocuklara Kuran dersi adı altında örgütsel propaganda yapıldığı için Hizbullahçıları mescitten kovdu, ardından önce polisi, sonra da il müftülüğünü arayıp Hizbullahçıların bina altındaki mescitte örgütsel faaliyet yürüttüklerini bildirdi.
Bu ihbar üzerine polis mescide gelip bazı Hizbullahçıları yakalayınca, üç gün sonra, 16 Ağustos 1999 günü sabah 09.45’te, ailesiyle yer sofrasında kahvaltı eden Ali Dündar’ın kapısı çalındı.
“SİZE PİDE GETİRDİM” DEDİ, SİLAHINI ATEŞLEDİ
Kapıyı 7 yaşındaki kızı Berfin açtı. Karşısında, “Baban pide istemişti, size pide getirdim” diyen bir yabancıyla karşılaşan çocuk ne olduğunu anlayamadan, içeri hızla dalan tetikçi çocuğu iterek oturma odasına girdi.
Kahvaltı sofrasındaki Dündar’a önce “Ali Dündar sen misin?” diye sordu. “Benim” yanıtını alınca da elindeki pidelerin arasına sakladığı, Hizbullah terör örgütünün tek kurşunlu infazlarda simgesi haline gelen Makarov marka tabancayı peş peşe ateşledi.
Tetikçi, Ali Dündar’ı 5 kurşunla öldürdükten sonra binadan kaçtı. Çocuklarının gözü önünde vahşice katledilen Dündar, olay yerinde hayatını kaybederken, kapıyı açan 7 yaşındaki kızı Berfin babasının üzerine kapanarak uzun süre yaşadığı ağır travmayı atlatamadı.
Otopside, Dündar’ın vücuduna isabet eden mermi çekirdekleri ile boş kovanlar kriminal polis laboratuvarında incelendiğinde cinayetin Hizbullah terör örgütü tarafından işlendiği netlik kazandı.
Çünkü cinayetin işlendiği silahın, geçmiş yıllarda da 7 kişinin öldürüldüğü, 9 kişinin yaralandığı tek kurşunlu infazlarda kullanılan silah olduğu tespit edildi.
VALİ: MAKAROV SİLAH, KİRLİ SUİKAST, HİZBULLAH İŞİ
Dönemin Diyarbakır Valisi Nafiz Kayalı, Dündar’ın Hizbullah tetikçileri tarafından uğradığı suikast sonucu öldürüldüğünü belirterek, saldırganın eşkalinin belirlendiğini, tetikçinin geçmiş yıllarda da bazı silahlı suikastlarda yer aldığını, ayrıca tetikçinin kullandığı silahın balistik raporunun, yine farklı cinayetlerde kullanıldığını belirtmişti.
Vali Kayalı, “Cinayetin, yasa dışı Hizbullah terör örgütü tarafından işlendiği, suç aleti silahtan da anlaşılmıştır. Bu silahın incelemesinde, daha önce de bazı olaylarda kullanıldığı tespit edilmiştir. Olayla ilgili olarak bazı kişiler gözaltına alınmıştır. Soruşturma geniş çaplı sürdürülmektedir” dese de faillerin tespiti ve yakalanmasına yönelik 25 yıldan bu yana yürütülen soruşturmadan bir arpa boyu yol alınamadı.
MHP:HİZBULLAH CİNAYETİ DEDİ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin de suikast sonrası yaptığı açıklamada, “Bize ulaşan ilk bilgiler, Hizbullah’ın işi olduğu yönündedir. Dündar’ın oturduğu bölge, Hizbullah’ın ağırlıklı faaliyet yürüttüğü bir yer. Beş el Makarov marka silah ile atış yapılmış. Bu marka silah daha çok Hizbullah’ın tercih ettiği bir silahtır” demişti.
DOSYA TOZLU RAFLARDA KATİLİN BULUNMASINI BEKLİYOR
Suikastın üzerinden tam 25 yıl geçti, ancak cinayet dosyası kapatılan Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin tozlu raflarında kaldı.
Tetikçinin robot resmi ve eşkâli belirlenmesine rağmen bugüne kadar yakalanamadı. Tetikçi yakalanmazsa, dosya Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca 5 yıl sonra zaman aşımıyla düşecek.
Dündar öldürüldükten sonra “şehit” kabul edilmeyince ailesi 2007 yılında Ankara 11. İdare Mahkemesi’ne dava açtı, ancak mahkeme bu başvuruyu, “Görevi başında öldürülmediği için şehit sayılamaz” diyerek reddetti.
Hizbullah’ın siyasi kanadı olarak görülen HÜDA-PAR’ın, yıllar sonra MHP’nin de içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nda yer alması ise dikkatlerden kaçmadı.