Akdeniz üzerine çalışmalarıyla tanınan ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel, “Tarih, tıpkı denizin suyla tuzu kaynaştırması gibi, farklı öğelerin kaynaşmasını sağlar’’ diyordu.
‘Ege’de Bir Arada Yaşam ve İletişim Derneği’ ya da Yunancadaki adıyla ‘Siniparksi’ de barışın izinde kendisine yol arayan sivil bir hareket.
Onlar, karşı yakada yaşayan bir avuç gönüllü. Ege’nin mavi sularında hayatta kalma savaşı verenler için çalışan; din, dil, ırk fark etmeksizin birlikte yaşamın inşa edilebileceğini; aynı sofralarda buluşup farklı dillerden ezgilerle, dertlerde ve neşede ortaklaşabileceğimizi savunanlar… Göç dalgalarıyla ‘’Avrupa’nın en büyük açık hava hapishanesi”ne dönüşen Midilli’de sayısız mülteci için çalışma yürütüyorlar.
Midilli’de 25 yıl önce temelleri atılan Siniparksi’den Christina Chatzidaki ile derneğin Midilli’deki tek Türk üyesi, Bergamalı parşömen sanatçısı Nesrin Ermiş Pavlis ile konuştuk.
‘BARIŞ YANLISI VE IRKÇILIKLA MÜCADELEYİ BENİMSEMİŞ GÖNÜLLÜLERİMİZ VAR’
Siniparksi’nin hikayesiyle başlayalım mı?
Chatzidaki – 1998 yılının ocak ayında dernek halini aldık. O dönem Yunanistan için sorunlu bir dönemdi. Eski SSCB’nin dağılmasının ardından bir milyonu aşkın insan ekonomik nedenlerle ülkelerini terk etmişti ve onları bir anda kucağımızda bulmuştuk. Yunanistan’daki ilk ırkçı hareket bu dönemde başladı. Ayrıca o dönem Türkiye ile Yunanistan arasında Kardak kayalıkları krizi patlamıştı ve iki ülkenin savaşa girmesi an meselesiydi. Dernek olarak o yıllarda Türkiye ile iyi ilişkiler içindeydik. 1980’lerde başlayan bu ilişkinin mimarları Midilli Belediye Başkanı Stratis Pallis ile karşı kıyıdaki Dikili’nin o dönemlerdeki Belediye Başkanı Osman Özgüven’di. Kuruluş yıllarımızda Türkiye ile gayet sıcak ilişkiler yürütüyor, iki yakada ortak etkinlikler düzenleyip birbirimize gidip geliyorduk. Bu süreçte kardeş kuruluşumuz olan Ege’de Barış Derneği de kuruldu. Şu anda başkanlığını Zeynep Altıok Akatlı yürütüyor.
Derneğin çalışmaları neler?
Chatzidaki – Barış yanlısı ve ırkçılıkla mücadeleyi benimsemiş gönüllü üyelerden oluşan yerel bir derneğiz. Odaklandığımız iki mesele var; mülteciler ile yerel halk arasında barışın hakim olduğu birlikte yaşam ortamını desteklemek ve Türkiye’deki dostlarımızla iş birliğini geliştirmek. Yürütücü ekibimiz 9 kişiden oluşuyor. Aramızda Türkiye’den parşömen sanatçısı Nesrin Ermiş Pavlis de bulunuyor. Değerlerimizi paylaşan herkes milliyeti, dini, siyasi görüşü ne olursa olsun üye olabilir.
‘MİDİLLİ HALKININ GÖÇ DALGASININ NEDENLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNMELERİNİ İSTİYORUZ’
Adadaki mülteci kampının 2020’de büyük bir yangın sonrası kullanılamaz hale gelmesinden sonra bu kez kalıcı bir mülteci merkezi inşa edileceği biliniyor. Bu gelişmeler dernek olarak size nasıl bir noktaya getirdi?
Chatzidaki – Midilli’ye ulaşanların büyük çoğunluğu hukuki anlamda mülteci statüsünde, bu nedenle onlar için düzensiz göçmen gibi tanımlar kullanmıyoruz; Avrupa genelinde de hukuki açıdan durum böyle. Gelenlerin çok az bir bölümü adada kalıyor. Mülteci olarak onaylanır onaylanmaz çok büyük bölümü Yunanistan ana karasına ve Avrupa’ya gönderiliyor.
Burada çok zor günlerden geçtik, özellikle 20219-2020 kışında 20 binden fazla insanın Midilli’ye gelmesi ve Moria’daki mülteci sayısının 30 bin olan ada nüfusunu neredeyse aşacak noktaya ulaşması hepimize zor zamanlar yaşattı. Başlangıçta ağırlıklı olarak Asya’dan, özellikle de Afganistan’dan gelenlere yönelik çalışmalar yaptık. Barınacakları hiçbir yer yoktu; yemek yiyemiyorlardı. Kimse onlara sahip çıkmazken biz çıktık. Polis merkezinde yatıp kalıyorlardı. Daha sonra barınmaları için bir yer tahsis ettik ve bu merkezi yaşamaları için uygun bir hale dönüştürdük. 2015 yılında neredeyse yarım milyon insan Midilli kıyılarına ulaştı. Gelenlere sıcak içecek, giysi temin etmek üzere organize olduk. 2016’da Avrupa sınır kapıları mültecilere kapatıldığında kamplarda yaşayan ve özellikle anne ve babaları olmayan küçüklere yönelik çalışmalar yaptık.
2020’de Moria kampındaki büyük yangından sonra mültecilere desteğimiz yiyecek temini, ayakkabı, giysi ve hijyen malzemeleri gibi konularda devam etti. Son iki yıldır ofisimizde haftanın üç günü kahvaltı veriyor; çocuklara oyuncak dağıtıyor ve ihtiyacı olanlara kıyafet, ayakkabı gibi malzemeler sağlıyoruz.
Midilli’de de faşist yönelimlerin, ırkçı söylemlerin öne çıktığı belirtiliyor. Siz bu noktada mülteciler ve yerel halk arasında nasıl bir rol üstleniyorsunuz?
Chatzidaki – Siniparksi’nin en başından beri tek bir hedefi var; o da Midilli halkının 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyada görülen bu en büyük göç dalgasının nedenleri üzerine düşünmesini sağlamak. Bunun için birlikte var olmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Bu nedenle mültecilerin de katıldığı pek çok etkinlik düzenliyoruz; sanat, kültür ve farklı mutfakları bu etkinliklere katıyoruz. Farklılıklardan kaynaklanan çatışmaların diyalogla, barış diliyle çözülebileceğine inanmaya devam ediyoruz.
‘GELMEDEN ÖNCE ÇOK KİŞİYİ TANIYORDUM ZATEN’
Peki nasıl oldu da kendinizi suyun öte yanında, Midilli’de buldunuz?
Pavlis – Midilli ile ilişkim 2010 yılında Bergama Belediyesi’nde çalıştığım dönemde iş sebebi ile başladı. Bergama Belediyesi ile Midilli arasında iletişimi sağlıyor ve yapılan ortak etkinlikler için çalışıyordum. 2010-2020 yılları arasında Bergama’da ve Midilli’de çok sayıda ortak etkinlikler düzenledik. Bu yüzden de ada ile olan ilişkiler, bağlantılar büyüdü. Midillili olan eşim ile 2018 yılında ilk defa düzenlediğimiz Bergama Tiyatro Festivali’nde tanıştım, Midilli’deki Siniparksi’den temsilci olarak gelmişti Bergama’ya. Sonra evlendik ve 2021 yılında Midilli’ye taşındım. Şimdi hem Bergama’da hem Midilli’de parşömen üzerine çalışmalara devam ediyorum.
Parşömenin yanında Bergama ile Midilli arasında kültürel ve sanatsal çalışmalar, bağlantılar içinde de yer almaya devam ediyorum. Bergama’da Odeon Pergamon Kültür ve Sanat Alanı’nda ve Ne Yerde Ne Gökte Derneği’nin çalışmaları içindeyim. Mesela 1-2 Eylül 2022 tarihinde Ne Yerde Ne Gökte Derneği organizasyonu ile Bergamalı halı ustası Birsen Cemile Gürel ile Midilli doğumlu dokuma araştırmacısı ve sanatçısı Argyris Chatzimalis’in Bergama’da bir araya geldiği ‘İlmek ve Düğümler Arasında Kültürel Etkileşimler Lesvos-Bergama’ çalışmasının Midilli’deki organizasyonu için hazırlıklarımız devam ediyor.
Midilli halkı ile iletişiminiz nasıl?
Pavlis – Midilli’ye geldiğimde, yıllardır süren ve gelişen ilişkiler sayesinde çok sayıda arkadaşım ve tanıdığım vardı, bu yüzden çok şanslıydım. Şimdi Midilli’de günlük hayat içinde karşılaştığım tanıdığım ve tanıyamadığım insanlar dâhil ‘’Biz Bergama’ya gelmiştik, çok güzel vakit geçirmiştik, bizi ne güzel ağırlamıştınız’’ diye teşekkür ediyorlar. Bergama-Midilli arasında kurulan ve güzel hatırlanan bu bağları duyduğumda çok mutlu oluyorum.
Midilli’de ve Yunanistan’da parşömen çokça biliniyor ve ilgi var. Özellikle Bergamalı birinin bu işi yapıyor olması heyecan yaratıyor. 2021’den beri özellikle Atina’da iş birlikleri ve bağlantılar kuruyorum. Şimdi geleneksel başka bir zanaat ile uğraşan bir arkadaşımla Midilli’de yeni bir oluşum aşamasındayız. Bu oluşumla birlikte de Yunanistan’da parşömen ile ilgili üretim ve çalışmalarım daha da hızlanacak.
‘DEPREM SONRASI ADADA TÜRKİYE’DEN YEMEK TARİFLERİ PİŞİRDİK, ELDE EDİLEN GELİRİ DEPREM BÖLGESİNE GÖNDERDİK’
Siniparksi ile yollarınız nasıl kesişti?
Pavlis – Siniparksi ile 2010 yılında Bergama Belediyesi’nde çalışmaya başladığım dönemde buluştuk. Bergama ile Midilli kardeş şehirler fakat çalıştığım dönemde bir türlü Midilli Belediyesi ile iletişim kuramadık. Biz de Bergama ile Midilli ilişkilerini 10 yıl boyunca Siniparksi üzerinden kurduk. Bergama kermeslerine gelen müzik ve halk dansları grupları, çocuk şenliklerine gelen çocuk grupları, fotoğraf üzerinden yapılan iş birlikleri, farklı disiplinlerden sanatçılar, üreticiler ve hatta araştırmacılarla birlikte çok sayıda etkinlik düzenledik. Hatta benim Midilli’ye ilk gidişim yine Siniparksi’nin 2010 yılında Midilli’de düzenlediği ‘Türkçe-Yunanca Paralel Dil Kampı’ içindi. Orada Yunanlara, Türkçe öğretmenliği yapmıştım.
Buraya geldiğimden beri de Siniparksi Derneği’nin aktif üyesiyim. Ege Denizi’nin iki yakasında iletişimi ve birlikteliği kapsayan çeşitli etkinlikler düzenliyoruz, ayrıca Midilli’deki mülteciler için ve onlarla birlikte çalışmalarımız devam ediyor.
‘Dünya Mutfakları’ adı altında Lesvos’ta bulunan farklı kültürlerden insanları yemek kültürü üzerinden bir araya getirmek için Sierra Leone, Arnavutluk, Suriye, İran, Etiyopya, Kamerun yemek geceleri düzenledik. Bu gecelerde yerel halk ile birlikte adada yaşayan yabancılar ve mülteciler bir araya geliyorlar. Şubat 2023 depreminin hemen ardından ‘Türkiye Yemekleri’ gecesi düzenledik. Adada yaşayan Türkiyeli arkadaşlarla Yunan arkadaşlar hep birlikte Türkiye’den yemek tarifleri pişirdik ve o gecede topladığımız parayı deprem bölgesine gönderdik.
Dernekte her daim yardıma koşan, insana saygılı ve anlayışlı, barışa ve birlikteliğe inanan insanlarla birlikte çalışıyorum ve onlardan bu alanda çok şey öğreniyorum.
Son olarak Türkiye toplumuna mesajınız var mı?
Chatzidaki – Aslında mesaj vermek gibi bir derdimiz yok çünkü zaten halklar için yaptıklarımız bizim mesajımızın ta kendisi. Yine de şunu belirtmek isterim; bölgemizde barış için çabalamaktan vazgeçmeyelim.